Yabancı dilde okuma becerisi, en basit ifadeyle okuduğunu anlayabilme kabiliyetiyle alakalıdır. Bu ise yabancı dil edinimindeki en temel amaçlardan biridir. Yabancı dil edinimi adına yapılan her bir uygun faaliyetin doğrudan veya dolaylı olmak üzere çıktıları diğer bir ifadeyle sonuçları bulunmaktadır. Örneğin uygun şekilde ve süre boyunca yapılan dinleme faaliyetleri öğrenenin konuşma becerisini doğrudan etkileyecektir. Bu nokta da dinlemenin “uygun şekilde” olması hayati önem taşımaktadır. Diğer taraftan uygun şekilde yapılmayan dinlemelerin çok ciddi katkısı olmayacaktır. Bu uygun materyaller neye göre seçilir, burada ki etken püf nokta nedir? bu başka bir yazımızın konusu olacaktır. Ancak, özellikle yabancı dil ediniminin başlangıç düzeylerinde okuma becerisinde belli bir seviyeye ulaşması çok önemlidir. Bu en azından A2 – B1 seviyesidir. Diğer bir deyişle, bir okuduğunuz birçok temel seviyelerdeki metni anlayabilecek bir seviye. Dolayısıyla yabancı dilde okuma becerisi kazanmak dil edinimi açısından ulaşılması gereken ilk hedeflerdendir. Yetişkinler bu konuya özellikle dikkat etmelidirler.
Dilde Alımlayıcı ve Üretici Beceriler
Dil ediniminde Okuma ve Dinleme becerileri ‘alımlayıcı beceriler’ (Receptive Skills), Yazma ve Konuşma becerileri ise ‘üretici beceriler’ (Productive Skills) olarak tanımlanır. Alımlayıcı becerilerle ilgili aktiviteler, öğrenene dışarıdan mesajlar sunarlar, bu mesajlar dilin edinimi için zorunludur. Diğer taraftan üretici becerilerde ise bireyde mevcut olan bilgiler konuşma ya da yazma olarak dışarı çıkarlar. Şunu belirtmek gerekir ki, üretici beceriler dil ediniminin bir sonucuysa alımlayıcı beceriler bu sonucu ortaya çıkaran sebeplerdir. Örneğin, bebekler anadillerini ancak belli bir dinleme seviyesine ulaştıktan sonra konuşmaya başlarlar. Bu süreç dil edinimi açısından her ne kadar ‘sessiz süreç’ olarak tanımlanır. Ama söz konusu bebek pasif değildir. Bebek bu süreç boyunca etrafından edindiği mesajları anlamlı bilgiler haline dönüştürmekle ve onları kodlamakla geçirir. Bu süreç bilinçaltı bir düzeyde gerçekleşir ve kontrole tabii değildir.
GENEL AMAÇ; EDİNME!
Ancak bu sürecin doğal bir sonucu olarak edindiği dilin (anadilinin) özelliklerini dikkate aldığımızda, çok daha akıcı, kalıcı ve daha kapsamlı olarak kullanabildiğimizi görüyoruz. Bu noktada edinmek ve öğrenmek arasındaki farklar da belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. Edinme dediğimiz süreçte bilincin kontrolsüz olarak (bilinçaltı düzeyde), diğer bir deyişle, dil edindiğinin pekte farkında olmayarak geliştiğini, diğer tarafta öğrenmenin söz konusu olduğu durumlarda ise beyne bilinçli olarak gelen ve olağana farkla, kontrollü bir şekilde kodlanmaya çalışan bir bilgi girdisi durumunu değerlendirebiliriz. Tüm bunlardan, dil edinme sürecinde öğrenmekten ziyade edinmeyi tetikleyecek etkinlikler yapmamızın daha akıcı, daha kalıcı ve daha kapsamlı olarak kullanabileceğimiz bir dili netice vereceğini dolayısıyla da bu tür aktivitelere öncelik vermemiz gerektiğini çıkarabiliriz.
- İngilizce’de en yaygın kullanılan 50 edat!
- Yabancı Dil Öğrenme Stratejileri Nelerdir?
- İngilizcede Koşul Cümleleri Kullanımı
- IELTS Speaking Testinde Başarı | 10 Tavsiye
- TOEFL Nedir? | İngilizce Özel Ders